26 Kasım 2017 Pazar

ALMAN OKUL ÖDÜLÜ-İYİ BİR OKUL İÇİN 6 KRİTER



Almanya‘nın en bilinen ve beklentisi en yüksek yarışması. Jüride yer alan uzmanlar, bilim adamları ve pedagoglar, bunda, ilk bakışta son derece teorik göründe se aslında pratiğe dayalı 6 kriter geliştirmişler: Ama bu 6 kalite özelliği, okulları farklı bakış açılarından inceleyebilmek için yeterli olmakta. Bunların 6‘sı da aynı ölçüde önem taşımakta olup, ilkokuldan liseye kadar tüm okul türleri için aynı derecede geçerli. Hepsi, iyi bir pedagoji için bir tür önemli sınav niteliği taşımakta. Bu kriterler, 8 yıldan bu yana pratikte kendini kanıtlamış olup, sektörde artık iyi bir okul için vazgeçilmez 6 kriter olarak görülmekte.
Anne-babalar, çocuklarının teşvik görmesini, sevgi dolu bir ortamda eğitilmelerini, arkadaşları olmasını ve inşallah liseye gitmesini isterler. O nedenle de çocuklarının gideceği okulu özenle seçerler.
Anne-babalar için düzenlenen bilgilendirme toplantılarına giderler ve çocuklarının gideceği okulu önceden inceleme şansına sahip oldukları açık kapı günlerine katılırlar. Aileler, o okul senin bu okul benim dolaşıp dururlar, okul orkestralarını dinlerler, gofret ve sosis yerler, kimya laboratuvarlarını ve tuvaletleri incelerler. Komşulara danışırlar ve internette araştırma yaparlar.

Her çocuk, yeteneklerini geliştirmek ve severek öğrenmek olanağına sahip bulunmaktadır

Münster Üniversitesi‘nin yaptığı bir araştırmaya göre anne-babalar, öncelikle okuldaki atmosfere, pedagojik konsepte ve ders metotlarına dikkat etmekteler. Peki ama bunu nasıl değerlendirecekler? Okuldaki gündelik akışı pek azı bilmekte. Bu nedenle de çok azı, iyi bir okulu kötü bir okuldan nelerin ayırdığını bilmekte.
Oysa bir kaç yıldan bu yana iyi okullara verilen bir nevi kalite mührü var ki, o da Alman Okul Ödülü. Bu, Almanya‘nın en bilinen ve beklentisi en yüksek yarışması (ayrıca bkz. 34. sayfa). Jüride yer alan uzmanlar, bilimadamları ve pedagoglar, bunda, ilk bakışta son derece teorik göründe se aslında pratiğe dayalı 6 kriter geliştirmişler: Ama bu 6 kalite özelliği, okulları farklı bakış açılarından inceleyebilmek için yeterli olmakta. Bunların 6‘sı da aynı ölçüde önem taşımakta olup, ilkokuldan liseye kadar tüm okul türleri için aynı derecede geçerli. Hepsi, iyi bir pedagoji için bir tür önemli sınav niteliği taşımakta. Bu kriterler, 8 yıldan bu yana pratikte kendini kanıtlamış olup, sektörde artık iyi bir okul için vazgeçilmez 6 kriter olarak görülmekte.
Anne-babalar da bu kriterlerden birer kılavuz olarak yararlanabilirler. Tıpkı bir pusula gibi. Bu kriterler, anne ve babaların okul seçiminde nelere önem vermeleri gerektiğini anlamalarına yardım etmektedir. Aşırı koruyucu aile olarak öğretmenlere ve okul müdürlerine baskı yapsınlar diye değil, bilakis, konuya ilişkin bilgi sahibi ve soğukkanlı veliler olarak görüşebilsinler diye.
Anne-babaların, hangi okulun çocukları için en iyi okul olduğuna ilişkin kararı, oğulları veya kızları ile beraberce almaları gereklidir.
İleriki sayfalarda iyi bir okul için vazgeçilmez 6 kriterin neler olduğunu ve bunlardan nasıl yararlanabileceğinizi okuyun. Alman Okul Ödülü‘ne lâyık görülmüş olan mükemmel okullardan örneklerle beraber.
Anne-babalar da bu kriterlerden birer kılavuz olarak yararlanabilirler. Tıpkı bir pusula gibi. Bu kriterler, anne ve babaların okul seçiminde nelere önem vermeleri gerektiğini anlamalarına yardım etmektedir. Aşırı koruyucu aile olarak öğretmenlere ve okul müdürlerine baskı yapsınlar diye değil, bilakis, konuya ilişkin bilgi sahibi ve soğukkanlı veliler olarak görüşebilsinler diye.
Anne-babaların, hangi okulun çocukları için en iyi okul olduğuna ilişkin kararı, oğulları veya kızları ile beraberce almaları gereklidir.
İleriki sayfalarda iyi bir okul için vazgeçilmez 6 kriterin neler olduğunu ve bunlardan nasıl yararlanabileceğinizi okuyun. Alman Okul Ödülü‘ne lâyık görülmüş olan mükemmel okullardan örneklerle beraber.

1. Verim

Çocuklar ve gençler, öğrenmek ve toplumdaki yerlerini bulmak isterler; bu insani bir temel ihtiyaçtır. Bu yolda öğretmenleri tarafından demotive edilmeleri ve hatta küçük düşürülmeleri değil, tam tersine desteklenmeleri gerekir. O nedenle, eğer bir okulda çok sayıda öğrenci sınıfta kalıyorsa, hatta okuldan atılıyorsa", bu o okul için kalite göstergesi olamaz. Okul Ödülü uzmanlarının tanımlamasına göre verim, derslere ve notlara göre sınırlanmamakta olup, tersine, öğrencilerin öğrenme şekillerini kendilerinin organize edebilme, ekip ruhu ile çalışabilme, problemleri kendi başlarına çözebilme yeteneklerini de kapsamaktadır. İyi okullarda öğretmenler, normal ders planı dışında örneğin nefesli çalgılar çalanlar sınıfında, tiyatroda veya okuma olimpiyatına katılımda öğrencilere yeteneklerini geliştirme imkânını yaratmaktalar.
Şunlara dikkat edin veya özellikle sorun:

• Okul, örneğin "Vera" gibi eyalet çapındaki verim karşılaştırmalarında hangi sırada geliyor?
• Öğrenciler başarıyla yarışmalara katılıyorlar mı, örneğin "Jugend forscht" (Gençlik Araştırıyor)? Genelde bu tür levhalar doğal bilimler odalarında asılıdır.
• Okul, çocukların okul dışı veya sosyal angajmanlarını takdir ediyor mu? Okulların pek çoğunda verilen belgeler veya ödüller koridorlarda asılıdır.
• Kaç öğrenci sınıfta kalıyor? Kaçı mezun oluyor?
• Bu okulda verim neye göre ölçülüyor; klasik anlamda notlara göre mi, yoksa bunun yanısıra kapsamlı raporlar da var mı? Öğrenciler ve öğretmenler arasında düzenli olarak görüşme yapılıyor mu? Bu görüşmelere anne-babalar da dâhil ediliyor mu?
• Kız ve erkek öğrencilerin kendilerinin belirlediği öğrenme saatleri var mı? Bunlar nasıl düzenlenmiş?

2. Çeşitlilik

Her çocuk bir diğerinden farklıdır. Kimi çabuk öğrenir, kimi ise daha fazla zamana ihtiyaç duyar. Öğretmenler bu farklılığa saygı duyalar ve öğrencilerinin farklı eğitim seviyeleri ile farklı kökenlerine yapıcı bir biçimde yaklaşırlar. Belirleyici olan, tüm çocukların ilerleme kaydedebilmesidir. Anne-babası yabancı olan bir çocuk onların gözünde sınıf için bir yük değil, bilakis bir zenginliktir. Çünkü farklı sosyal yetiye ve bilgiye sahip bir grupta, homojen bir gruba nazaran çok daha fazla partner, örnek alınacak kişi ve yardımcı bulunur. Farklılıklara saygıyla bakan bu yaklaşım ise, neredeyse otomatikman dersin bireyselleştirilmesine yol açar.
Şunları özellikle sorabilirsiniz:

• Öğrenciler karşılıklı yardımlaşıyorlar mı?
• Okul, dersleri zayıf öğrencilere ne tür bir destek sunuyor? Okul tarafından düzenlenen özel ders veya ev ödevlerine yardım gibi olanaklar var mı?
• Okul, özellikle yetenekli öğrencilere ne tür olanaklar sunuyor?
• Bireysel teşvik nasıl yapılıyor?
• İlkokullarda: Öğretmenler çocuğun gelişim seviyesini ölçüyor mu? Programlarında teşvik imkânları var mı?
• Orta dereceli okullarda: Pedagoglar, mesela disleksi gibi zorluklarda yardımcı oluyorlar mı?
• Okul, öğrencilerin farklı kökenlerine değer veriyor mu. Mesela onların anadilinde din veya dil kursları sunarak? Hoşgörü ve farklılıkları konu alan okul projeleri var mı, örneğin çocukların geldikleri ülkeyi tanıttıkları etkinlikler gibi? Yoksa okul idaresi bunu görmezlikten gelerek, göçmen kökenli öğrenci oranını önemsiz bir olgu gibi göstermeye mi çalışıyor?

3. İyi bir ders

Okul Ödülü uzmanlarının tanımlamasına göre, bilgilendiren değil, öğrenmeye imkân sağlayan ve destekleyen ders, iyi bir ders anlamına gelmekte.
Buna göre öğretmenler, ders saati boyunca tahtanın önünde monolog yapmak yerine, metotlarını ustaca değiştirirler ve bunu yaparken de, gözleri her bir öğrencinin üzerinde olur: Öğrenciyi derse katılıma yöneltir ama onu zorlamazlar. Öğretmenler, kız ve erkek öğrencilere onların kaydettikleri ilerlemeler hakkında görüşlerini bildirirler. İyi okulların pek çoğu, öngörülen ders planından kendi „ders planlarını“ ve yeni branşlarüstü projeleri geliştirmekteler.
Şu hususlara dikkat edebilirsiniz:

• Misafir olarak derslere katılıp katılamayacağınızı sorun. Bu soruya alacağınız tepkiden bile pek çok şey çıkarılabilir: Bu, o okulun öğretmenleri için son derece doğal mı, yoksa hiç işlerine gelmiyor mu? Bu imkânın size tanınması halinde, şunları gözlemleyin: Atmosfer nasıl? Öğrenciler mesela bir haftalık plana göre kendi başlarına mı öğreniyorlar? Yoksa hepsi aynı şekilde mi öğreniyor? Öğretmen derste farklı metotlar uyguluyor mu? Öğrencilere bireysel eğitim için zaman bırakıyor mu? Öğrenciler branşlarüstü projelerde görev alıyorlar mı? Sınıf dışında daha başka ders yerleri var mı? Öğrenciler kendi başlarına başka ders malzemeleri ve araçları kullanıyorlar mı?

Şunu sorun:
Pedagoglar dersi daha iyi hale getirmek için ne yapıyorlar? Bunda okul idaresinden destek görüyorlar mı? Eğitimciler veya sosyal pedagoglar gibi uzman elemanlar var mı?

Tam gün:
Ders, çocuklar zor derslerle aktif etkinlikler arasında geçiş yapacak şekilde ritmli mi?

4. Okul hayatı

Öğretmenlerin, okul müdürlerinin, öğrencilerin ve anne-babaların hepsinin okulda kendilerini iyi hissedebilmeleri gerek. Bunda belirleyici olan,binanın ne kadar eski olduğu veya duvarların yeni boyanmış olup olmadığı değildir. Ödül almış pek çok okulda sınıflar, öğrencilerin yapmış olduğu sanat eserleri ile zevkli bir biçimde donatılmış durumda. Çoğunun bahçesi ve hatta bazılarının hayvanat bahçesi bile var. Kutlamalar ve temsiller de ders yılının akışına ait olaylar. Bunun koruyucu pedagoji ile bir ilgisi yok. Bu türden etkinlikler, öğrencilere performanslarını gösterme ve sorumluluk alma olanağını verdiğinden dolayı, dersi bütünlemekte. Ayrıca iyi bir okul, müzik okullarıyla, müzelerle veya spor dernekleriyle iletişimini canlı tutar.
Okula girdiğinizde, içinizden gelen sese kulak verin:

• Okul, size sıkıntılı bir hal mi veriyor? Okul, açık kapı gününde bir satış gösterisi yapıyor izlenimi mi yaratıyor? Yoksa gerçek bir kulak verme ve ilgilenme mi hissediyorsunuz? Peki çocuğunuz nasıl bir tepki veriyor? Okul hakkında ne düşünüyor?
• İlk izlenim nasıl: Sınıflar hoşunuza gitti mi? Duvarlarda öğrencilerin yaptığı resimler asılı mı, onların yaptığı heykeller sergileniyor mu? Koridorlarda veya kapalı okul avlusunda çiçekler var mı? Yoksa duvarlarda delikler türünden vandalizm izlerine mi rastlanıyor? Tuvaletlere bir göz atmak da o okul hakkında oldukça bilgi verir.
• Şunu gözlemleyin: Öğretmenler ve öğrenciler birbirlerine nasıl davranıyorlar?
• Şunu sorun: Okulda düzenli olarak kutlamalar yapılıyor mu? Gündelik okul hayatında ders yılı süresince okula kayıt ve mezuniyet kutlamaları türünden törenler yapılıyor mu?
• Anne-babalar için de etkinlikler düzenleniyor mu, mesela düzenli olarak yapılan anne-baba kafe buluşmaları gibi? Ya da danışmanlık hizmetleri var mı?
• Tam gün: Kafeterya düzeni nasıl? Ne tür yemekler veriliyor? Kız ve erkek öğrenciler için dinlenecekleri veya gönüllerince gürültü-patırtı edecekleri odalar var mı?
• Ne tür çalışma grupları var? Etkinlikler öğretmenlerin hobilerine mi yoksa öğrencilerin ihtiyaç ve isteklerine mi yönelik? Okul, hangi dış partnerlerle işbirliği yapıyor? Spor dernekleriyle veya o semtteki zanaatkârlarla işbirliği içerisinde mi? Anne-babalar da katılabiliyor mu?

5. Sorumluluk

Kavgalar, günlük yaşamın bir parçası - Okulda da. O nedenle hem öğrenciler hem de öğretmenler için geçerli olacak ve herkes tarafından riayet edilecek net kurallara ihtiyacı var. Genelde sınıflarda öğrenciler tarafından yapılan ve davranış kurallarını gösteren afişler asılıdır. Kız ve erkek öğrenciler sık sık sorun ve anlaşmazlıklar hakkında tartışırlar, mesela sınıf kurulunda. Kavgalarda arabulucu olmayı öğrenirler. Okul Ödülü uzmanlarının tanımlamasına göre, sorumluluk bilincinin verilmesine yönelik eğitim, sadece teneffüste top verme türünden küçük görevlerin üstlenilmesini kapsamakla kalmaz, bilakis, iyi okullarda öğrenciler öğrenme şekillerinden de sorumluluk alacak şekilde eğitilirler: "öğrenme ofisinde" veya "araştırma saatinde" kendi hızlarına göre ödevlerini yaparlar; ödevin üstesinden gelmeye kendileri dikkat etmek zorundadır.
Şunu gözlemleyin:

• Çocukların ve gençlerin sizin üzerinizde bıraktığı izlenim nedir? Kendinden emin bir görünüme sahipler mi? Yabancılarla iletişimleri iyi mi? Oğlunuzla veya kızınızla konuşuyorlar mı?
• Sınıflarda gündelik yaşamda davranış kuralları asılı mı? Bilgi edinin: Okul sözleşmesi veya okul programı var mı? Bu, öğrenciler, anne-babalar ve öğretmenler tarafından mı imzalanıyor?
• Öğrencilerin söz sahibi olduğu sınıf kurulu türünden kurullar ve okul toplantısı var mı? Bu kurullar düzenli olarak toplanıyor mu?
• Öğrencilerin görüşleri öğretmenler tarafından gerçekten ciddiye alınıyor mu? Öğrenciler, öğretmene rağmen kimi zaman - okul yasaları çerçevesinde kalmak şartıyla - sözlerini geçirebiliyorlar mı, örneğin okulda iken cep telefonu kullanımı konusunda?
• Çocuklar ve gençler okul dışında da toplumsal sorumluluk üstleniyorlar mı?

6. Okul gelişimi

İyi bir okul, başkaları istemeden de kendini geliştirmeye çaba harcar. Mesela öğretmenler, elele vererek yeni ders şekilleri ve gerekli olması halinde bunlar için ders malzemeleri de geliştirirler. Karşılıklı olarak birbirlerinin dersine girerler. Yapmak istedikleri reformalarda okul idaresi tarafından destek görürler; iyi bir öğretmen grubunun arkasında her zaman güçlü bir okul müdürü vardır. Onlardan bir şeyler öğrenmek için daha başka iyi okullarda da ağ kurarlar.
Okul müdürünü gözlemleyin:

• Okul müdürüne nasıl bir okul düşündüğünü sorun: Okulun güçlü yanları nelerdir? Neleri daha iyi hale getirmek istemektedir? Okul müdürünün eleştiriye karşı nasıl bir tutum takındığını diğer anne-babalardan öğrenin.
• Okun bir perspektifi var mı?
• Okul gelişimine yönelik bir kurul var mı? Bu kurulda kimler görev yapıyor? Anne-babalar ve öğrenciler de katılabiliyor mu?
• Bu kurulun koyduğu hedeflere ulaşıp ulaşmadığını okul idaresi kontrol ediyor mu? Değerlendirmede kimlerin görüşü alınıyor: sadece öğretmenlerin mi yoksa aynı zamanda öğrencilerin ve annebabaların da mı?
• Okul müdürü öğretmenleri kendisi mi seçiyor?
• Öğretmenler nasıl çalışıyor: tek başlarına mı yoksa aynı yaştaki veya aynı branştaki öğretmenler ekip oluşturuyorlar mı? Birbirlerinin derslerine giriyorlar mı? Okul müdürü öğretmenlere yeni ders metotlarının geliştirilmesinde destek veriyor mu? Öğretmenler düzenli olarak meslekiçi eğitim alıyorlar mı? Okulda kendi odaları var mı? Yeni fikirler katan çok sayıda stajyer öğretmen var mı?



OKULSUZ OKUL-UNSCHOOLING

Dünyada giderek, mevcut eğitim sistemlerine bir tepki olarak doğan ve hızla yaygınlaşan bir kavram var, okulsuz eğitim yani orijinal adı ile Unschooling. Türkiye için oldukça yeni ve altyapısal anlamında eksikleri çok fazla olan bu kavramı uygulamaya koymadan önce iyice tanımak gerekiyor. Materyal ve bu doğrultuda destek veren atölyeler ülkemizde de yaygınlaştıktan sonra neden olmasın? Ancak gelin önce bu kavramı tanıyalım.

Bu sistem, eğitimi belirli standartlara ve okul binaları içerisine sığdırmaya karşı çıkmaktadır. Eğitimde kalıplaşmış ve günlük hayatta kullanılmayan bilgilerin hafızada depolanmasının bireyi mutlu etmediği ve bireyin ilgi ve ihtiyaçlarına göre eğitimine devam ettirmesinin gerekliliği vurgulanmaktadır. Bireyin, becerisini ve üretkenliğini en etkili biçimde bu yolla ortaya koyabileceği savunulmaktadır.
Bu eğitim modelinde önceden belirlenmiş müfredat, ders başlıkları, öğrenim saatleri, bireyselleşmemiş hedefler yok. Amaç öğrenmeyi ve öğrendiklerinden keyif almayı öğretmek, yönergelere sorgulamadan uyan bireyler yetiştirmek yerine, düşünebilen ve kendi kararlarını verebilen gençler yetiştirmektir.
Bu hedefler çok güzel peki ama nasıl ve nerede derseniz okulsuz eğitimde öğrenme her yerde olabilir. Kitaplar, internet, aile, müzeler, geziler ve doğanın kendisi birer eğitim materyalidir aslında. Kısacası hayatın kendisi bir okuldur.

Okul ne işe yarar bir düşünelim: Çocukları gelecekteki mesleklerine (ve hayata) hazırlar diye tanımlanır genelde. Şimdi kendi çocukluğumuzu sorgulayalım. Kaçımız bundan 10 yıl önce şu an var olan teknolojiyi, değişen iş piyasalarını öngörebildi. İşte bu yüzden geleceğin nasıl olacağını tahmin bile edemiyor iken, çocukların geleceğe hazırlanmak için neler öğrenmeleri gerektiğini bugünden nasıl bilebiliriz? Aslında biz onları yarının mesleklerine değil, bugünün mesleklerine hazırlıyoruz. Okullar günümüzde çocuklara, belki de gelecekte hiç de ihtiyaç duymayacakları bir takım bilgiler ve beceriler öğretmekte.
Dünyanın geleceği üzerine araştırmalar yapan The World Future Society, Eylül-Ekim 2013 tarihli raporunu “gelecekte yok olacaklar” konusuna ayırmıştı. Görüş sunan uzmanlara göre, önümüzdeki 15-20 yıl içinde, eğitimde çok büyük değişiklikler bekleniyor ve bu değişikliklerden en önemlisi gelecekte dünya da okulsuz ve öğretmen olmadan bir eğitim modeli ön görülüyor. Yine bu rapora göre  2030 yılında okuldaki derslerin yüzde 90’ının internet üzerinden yapılacak. Eğitimin, öğretmekten rehberlik yapmaya doğru bir evrim geçireceği üzerinde duruluyor. Bu yolla gençlerin okulda zaman kaybetmelerinin önüne geçileceği belirtiliyor.
Avrupa ve Amerika bu konuda oldukça ciddi hazırlıklar yapıp, bu konuya yüklü bir bütçe ayırırken ülkemizde eğitim tam bir çıkmazda. Çocuklarımızın bir çoğu eğitimsiz veya daha da kötüsü zamansız aileler tarafından yetiştiriliyor. Bu noktada okulsuz eğitim birçokları  için bir ütopya olabilir ancak unutmayın büyük yangınlar küçük bir kıvılcımla başlar.
BİR EBEVEYN GÖZÜYLE OKULSUZ EĞİTİM
Bir ebeveyn olarak bana en çok sorulan soru okulsuz eğitim ile ilgili. Ve zaten bir ebeveyn olarak, diğer ebeveynlere okulsuz eğitimden daha fazla önerdiğim hiçbir şey de yok.
Okulsuz eğitim, diğer eğitim metotları ile karşılaştırıldığında çok daha fazla özgürlük sunan bir eğitim felsefesidir. Okulsuz eğitim çocukları, bildiğim her şeyden daha fazla, belirsiz ve hızla değişen bir gelecek için hazırlar. Eşim ve ben birkaç yıldır 4 çocuğumuzu da okulsuz eğitim sistemi ile yetiştiriyoruz.
Okulsuz eğitime gönülden inanmama rağmen bu konuda daha önce hiç yazmadım, çünkü bu konu ile ilgili tüm cevapları kesinlikle bilemiyorum. Hiç kimse de bilemez zaten.
Okulsuz eğitimin güzel tarafı zaten bu cevapları arama sürecidir. Eğer tüm cevapları bilen birisi olsaydı, bu arama süreci de olmazdı. Okulsuz eğitimi tercih eden ebeveyn ve çocuklara söyleyebileceğim tek şey, cevap arama sürecinin eğlencenin kendisi olduğudur.
Ama yine de kendimi zorlayarak bazı sorulara cevap vermeye çalışacağım: Okulsuz eğitim nedir? Neden okulsuz eğitim vermelisiniz? Bugün bu konulardan konuşacağız.

Okulsuz Eğitim Nedir?

Öncelikle, ev okulunun bir çeşididir. Ama kurumsal eğitim ile karşılaştırma dışında bu soruya verilebilecek uygun bir cevap yoktur. Okulsuz eğitim vermenin sadece tek bir tür yolu yoktur ve okulsuz eğitim veren insanların çoğu bunu değişik nedenlerle ve değişik metotlarla yaparlar.
Yine de işte benim okulsuz eğitim tanımım (kurumsal okullarla karşılaştırmalı olarak):
 ▪Okullarda belirli konularda dersler varken, okulsuz eğitimde yoktur.
 ▪Okullarda öğretmenler ve okul yönetimi tarafından belirlenen hedefler varken, okulsuz eğitimde çocuk kendi hedefini kendisi belirler.
▪ Okullarda bilgi öğretmenden öğrenciye doğru verilirken, okulsuz eğitimde öğrenci kendisi öğrenmektedir.
▪ Okullarda öğretim bir takım kitaplar ve materyallerle yapılırken, okulsuz eğitimde her türlü yolla öğrenmek mümkündür: araştırmaları sonucu buldukları kitaplar, internetteki bilgiler, kardeşler veya anne-baba, açık hava gezileri, müzeler, öğrenmek istedikleri konuda uzman olan kişiler ve diğer tüm kaynaklar.
▪ Okul yapılandırılmıştır ama okulsuz eğitim caz müziği gibidir. Doğaçlama olarak gelişir ve öğrenci değiştikçe, o da değişir.
▪ Okulda öğrenciler yönergeleri izlemeyi öğrenirler, okulsuz eğitim öğrencileri ise kendileri için düşünmeyi ve kendi kararlarını vermeyi öğrenirler.
▪ Okullarda öğrenciler, yöneticilerin belirlediği tempoda öğrenmek zorundadırlar; okulsuz eğitimde ise öğrenci kendi hızında öğrenebilir.
▪ Okulda öğrenme belirli zamanlarda ve sınıfta gerçekleşirken okulsuz eğitimde öğrenme her an gerçekleşir ve öğrenme fiili ile günlük yaşam arasında bir bölünmüşlük yoktur.
Burada hemen bir konuyu vurgulamak istiyorum: Okulsuz eğitimde, hayatın kendisi okuldur. “Okula gitmek” diye bir kavram yoktur… Her an bir şeyler öğrenilir.
Okulsuz eğitimde öğrenciler, sizin benim gibi, yetişkinlerin öğrendikleri şekilde öğrenirler: İlgileri olan şeye yönelirler, kendi kendilerine nasıl öğrenebileceklerini bulurlar, kendileri değiştikçe bulacakları metot da değişir, bulabildikleri tüm kaynakları ve öğrenme materyallerini kullanırlar, merak hissi ile harekete geçerler ve merak ettikleri hususa ilişkin uygulamalar yaparlar. Yani bir kişinin onlara bu hususun önemli olduğunu söylemesi gerekmez.
Bu öğrenme şekli serbest çalışan bir yazar, bir girişimci ve bir ebeveyn olarak benim de öğrenme şeklimdir. Ve çocuklarımız yetişkin olduklarında, onlar da böyle öğrenecekler. Neden onların şu anda da böyle öğrenmelerine izin vermeyelim?

Neden Okulsuz Eğitim?

Haydi okulun ne işe yaradığını düşünelim: Çocukları gelecekteki mesleklerine (ve hayata) hazırlar, ki bu gelecek bir 10 yıl veya daha da fazla uzaktadır. Şimdi bir on yıl ve hatta daha da uzun bir süre sonraki geleceği düşünelim: Kaçımız 13 sene sonra hayatın bugünkü gibi olacağını düşündü? Dünya üzerindeki ekonomik durgunluğu, değişen iş piyasasını ya da akıllı telefonlar, iPad, elektronik kitap okuyucuları gibi teknolojik aygıtların bu kadar yaygın kullanılacağını öngörebilir miydik? Ve bu sadece bir başlangıç.
Çocuklarımızın geleceğinin nasıl olacağını tahmin bile edemiyorken, onların geleceğe hazırlanmak için neler öğrenmeleri gerektiğini bugünden nasıl bilebiliriz? Aslında biz onları yarının mesleklerine değil, bugünün mesleklerine hazırlıyoruz. Okul çocuklara, gelecekte hiç de ihtiyaç duymayacakları bir takım bilgiler ve beceriler öğretir.
Okulsuz eğitim ise farklı bir yaklaşım getiriyor: Çocuklar kendi kendilerine öğrenmeyi, kendilerine öğretmeyi öğrenebilirler. Eğer kendine kendine öğrenmeyi ve kendine öğretmeyi bilebiliyorsan, işte o zaman geleceğe hazırlıklısın demektir. Eğer gelecekte bildiğimiz şeyler geçersizleşirse, kendine kendine öğrenmeyi öğrenmiş olan kişi, gelecekte kullanımda olan her ne ise onu öğrenmeye hazır olacaktır. Sadece bir öğretmenden öğrenmeye alışmış kişi ise kendisine öğretmesi için bir öğretmen arayacaktır
Okulsuz eğitimi tercih etmek için diğer nedenler:
▪ Okulsuz eğitim, girişimcilerin öğrenme yöntemidir. Okullarda çocuklar talimatları takip etmek üzere eğitilirler, tıpkı iyi çalışanlar (işçiler, memurlar vs) gibi. Girişimciler ise ne öğrenmeleri gerektiği konusunda sorumluluklarını yüklenirler ve kendi kararlarını kendileri verirler ve bilinmeyen sularda gezerler. Okulsuz eğitim çocukları robot olmak yerine girişimci olmaya hazırlar.
▪ Okulsuz eğitim çok daha doğaldır. Kitlesel okul sistemi çok modern bir buluştur (çevirenin notu: 190 yıllık bir geçmişi vardır. Yani Türkiye’de dedelerimizin dedesi, bizim bildiğimiz anlamda okullarda okumamışlardır.). Dolayısıyla modern okul sistemi, insanlık tarihindeki öğrenme yöntemi değildir, ki bunlar gibi insanlar da modern okul sisteminden çıkmamıştır: Leonardo DaVinci, Leo Tolstoy, Amedeus Mozart, Albert Einstein ve Benjamin Franklin.
 ▪ Okulsuz eğitim daha özgürdür. Okul yapısı, kararların kendileri adına alınmasını seven insanlar için uygundur. Ama eğer siz kendi kararlarınızı kendiniz vermek istiyorsanız ve güncel ihtiyaçlarınızı karşılayacak şeylerle ilgileniyorsanız, daha fazla özgürlük talebiniz olacaktır.
▪ Bizler de çocuklar ile birlikte öğreniriz. Çocuklar okulda iken ebeveynler öğrenme sürecinin dışında kalırlar ve çocuklarının eğitiminin sorumluluğunu öğretmenlerin almasını isterler. Ama okulsuz eğitimde siz de çocuğunuzla birlikte öğrenirsiniz. Öğrendiğim en önemli şey de öğrenmeyi öğrenmek. Her çocuk için, öğrenmenin en iyi yolunun ne olduğunu, insanların nasıl öğrendiğini birlikte öğreniyoruz.
▪ Öğrenmek sınırsızdır, sonsuzdur. Okullarda öğrenme, sınıflar ve ev ödevleri ile sınırlandırılmıştır. Sonrasında çocuklar öğrenmeyi durdurabileceklerini, oyun oynamaya gidebileceklerini ve gerçek hayata karışabileceklerini düşünürler. Sanki öğrenmek sıkıcıymış ve sanki bunu sadece zorunda oldukları için yapıyorlarmış gibi… Ama okulsuz eğitim öğrencileri, öğrenmenin gün boyu, her gün ve ne yaparsanız yapın gerçekleşebileceğini bilirler. Eğer bir okul kitabı okumuyorsanız, bu öğrenmemekte olduğunuz anlamına mı gelir? Oyun oynarken, bir kır yürüyüşü yaparken ya da yabancılarla konuşurken bir şeyler öğreniyor olamaz mısınız? Peki ya akşam yemeği pişirirken, bozuk bir musluğu tamir ederken ya da kumdan kale yaparken bir şeyler öğrenmeye ne dersiniz? Bilgi her yerdedir ve öğrenmek eğlencelidir! Bu da okulsuz eğitimin bize öğrettiği temel şeydir. Okulsuz eğitimi tercih etmek için daha başka nedenler de vardır elbette ve herkes kendi nedenlerini bulacaktır. Bunlar sadece benim okulsuz eğitimi tercih nedenlerimden bazıları.

Okulsuz Eğitim Nasıl Verilir?

İşte bu da işin zor kısmı, çünkü bunu yapmak için tek ve doğru bir yol yok. Ve okulsuz eğitime başlamak isteyen ebeveynler her zaman ama her zaman, bunu nasıl yapacaklarını bilmek istiyorlar. Biz bunu yaptık ve dürüstçe söylemek gerekirse hala cevabı bulmaya çalışıyoruz.
Neden bu sorunun cevabı yok? Çünkü her çocuk farklıdır. Herkesin değişik ihtiyaçları, ilgi alanları, yetenekleri, hedefleri ve ortamı vardır. Eğer insanlar size hayatınızı yaşamanız, mesleğinizi yapmanız için sadece tek bir yolunuz olduğunu söyleselerdi? Bundan kesinlikle nefret ederdiniz, çünkü bu özgürlüğünüzü ve aynı zamanda işin bütün neşesini de elinizden alır.
Okulsuz eğitimin nasıl olacağını anlatmak, bu konudaki tüm özgürlüğünüzü ve bu işten alacağınız zevki yok etmek olur. Bu konudaki sorular, konunun bizatihi kendisidir ve bulduğunuz cevaplar da işin eğlenceli kısmıdır.
Ama yine de başlangıç için size fikir vermesi ve sizin konuya yaklaşımınızı şekillendirebilmeniz adına bizim okulsuz eğitimi nasıl verdiğimize ilişkin bazı fikirler vereceğim:
▪ Üniversite heveslisi. Bizim 16 yaşındaki oğlumuz üniversiteye gitmek istediğine karar verdi. Şu anda kendi kendine SAT sınavına hazırlanıyor (çevirenin notu: bizim üniversite giriş sınavlarımıza denk bir sınav). İnternet üzerinden ücretsiz üniversiteye hazırlık kursu alıyor ve seçtiği konular üzerinde üniversite tarzı yazı ödevleri yazmaya çalışıyor Ayrıca programlama ve 3 boyutlu (3D) animasyon gibi ilgisini çeken konuları kendi kendisine öğreniyor ve gitar çalıyor.
 ▪ Origami ustası. 13 yaşındaki kızımız matematiği iyi olsun istiyor. Bu nedenle Khan Academy’den matematik kursu alıyor. Ayrıca origami yapıyor ve bilezik örüyor ve gençlik romanları ile çizgi romanlar okuyor ve piyano çalıyor, parka gidip basketbol oynuyor ve yemek pişirmeyi öğrenmeyi seviyor.
 ▪ Kurtlar ve sihirbazlar. 8 yaşındaki oğlumuz kurtlar hakkında okumayı seviyor ve sık sık bir kurtmuş gibi davranıyor. Ayrıca bazen bir sihirbaz veya kurt adam oluyor. Oyun oynamayı ve bizimle kitap okumayı ve hikayeler uydurmayı ve resim çizmeyi seviyor. Matematikte oldukça iyi ama biz onunla pek de fazla matematik çalışmıyoruz.
 ▪ Kaleler ve restoranlar. 6 yaşındaki kızımız kendisine kitap okunulmasını seviyor. Henüz kendisi okuyamıyor olsa da oyun yoluyla ve bizimle birlikte kitap okuyarak, okumayı öğreniyor. Matematikten hoşlanmıyor ama oyun oynarken matematik de yapıyoruz. Kaleler ve sanat eserleri yapıyor ve açık havada oynamayı ve bir restoran ya da mağaza sahibi gibi davranmayı seviyor.
▪ Soruların gücü. Çocuklar bir soru sorduğunda, bu bir şeyi öğrenmek için fırsat anlamına gelir Çocukların sorusuna cevap bulmak için birlikte araştırma yapıyoruz ya da o konuda bir kitap bulmak için kütüphaneye gidiyoruz.
 ▪ Tanıdığınız insanlar inanılmaz birer bilgi kaynağıdır. Eğer çocuğunuz aşçı olmak istiyorsa kendisi aşçı olan veya bir restoran sahibi olan bir tanıdığınıza götürebilirsiniz. Eğer çocuğunuz bir iPhone oyunu yaratmak istiyorsa, onu programcı biri ile tanıştırabilirsiniz. Eğer çocuğunuz bilime meraklı ise onu deniz biyoloğu bir tanıdığınızla görüştürebilirsiniz vs vs. Çocuğunuzu, ihtiyacını karşılayacak insanlarla irtibata geçirin.
▪ Oyunlar en iyi arkadaşınızdır. Her tür oyunu oynayın. Oyun esnasında neyi öğrendiklerini kafanıza takmayın. Oyun oynarken eğlenecekler ve bu sırada hayatın ve dolayısıyla öğrenmenin de oyun olabileceğinin farkına varacaklar.
▪ Eğlenceli projeler. Sanat ve bilim projeleri üzerinde çalışmak çok eğlenceli olabilir.
▪ İlgi takibi: Eğer çocuk bir şeyle ya da konuyla ilgileniyorsa, çocuğa onunla nasıl oynanabileceğini veya nasıl o konuda daha fazla bilgi edinebileceğini göster.
▪ Okuldan arındırma. Eğer okulsuz eğitimde yeniyseniz ve çocuk bir süre okula gittiyse, bir süre için okuldan arındırma yapmak iyi olabilir. Yani bir süre için (birkaç ay veya hafta) eğitim ve öğretimi rafa kaldırın. Böylece çocuğun ve tabii sizin de kurumsal okul zihniyetinden uzaklaşmanız mümkün olabilir, ki aslında bu çok zor bir süreçtir, çünkü okul terimleri ile düşünmek üzere eğitilmişizdir. Üretici öğretmen ve öğrenciler olmamız gerektiğini ve okulun belirli bir şekilde olması gerektiğini ve eğer çocuklar bir etkinlikten bir şeyler öğrenmiyorlarsa, o etkinliğin değersiz olduğunu düşünürüz. Bu tür düşüncelerin hepsi saçmalıktır elbette. Bu zihniyetten çıkabilmek için kendinize ve çocuğunuza biraz zaman tanıyın.
▪ Onlara gösterin, içindekileri açığa çıkarın. Çocuklara çeşitli uyaranlar vermeyi öğrenin. Evin her tarafında kitaplar ve dergiler bulunsun, ilginç şeyler hakkında gösteriler izleyin, kutu oyunları oynayın, sokağa çıkın ve şehrinizi tanıyın, değişik insanlarla tanışın, internette birlikte sörf yapın ve yeni şeyler keşfedin. Bu tür bir teşhir, çocukların yeni ilgi alanları keşfetmelerine yardımcı olur. İlk başta ilgilenmiyormuş gibi dursalar bile, bu tür teşhirler kendi kendilerine yeni şeyler keşfetmelerine olanak sağlar.
▪ Vakti geldiğinde öğrenin. En önemli şey, sizin için neyin işe yaradığını bulmanızdır. Değişik şeyler deneyin. Oynayın. Ellerinizle bir şeyler yapın. Dışarı çıkın ve bir şeyler yapın, insanlarla tanışın, yeni şeyler öğrenmenin keyfine varın. Eğlence, her zaman eğlence, eğlenceli olmadığı sürece asla ağır iş yok, hiçbir zaman zorlamayın, her zaman çocuğun size yaklaşmasını bekleyin.
▪ Sabırlı olun. “Sonuçları” hemen göremezsiniz. Çocuğunuz öğrenmenin eğlenceli olduğunu, her zaman ve çok çeşitli yollarla öğrenmenin mümkün olduğunu öğrendikçe, çocuğunuzda zamanla değişikler olacaktır. Ayrıca çocuğunuzun çalışmak ya da okumak istememesi gibi nedenlerle sinirlenebilirsiniz. Ama bunun yerine çocuğunuzun müzik yapmasına, taklit oyunları oynamasına, çizgi roman okumasına ya da dışarıda oynamasına izin verin.
▪ Güven duymak önemlidir. İlk başlarda bu biraz zor oluyor, ama çocukların çok az bir yol göstericilik ile kendi kendilerine öğrenebileceklerine ve eğer bir şeyle ilgileniyorlarsa o konuyu öğreneceklerine inanmak önemlidir. Hepimiz çocukların kendi kendilerine öğrenemeyeceklerini düşünüyoruz, ama öğrenebiliyorlar.

ALMAN OKUL ÖDÜLÜ-İYİ BİR OKUL İÇİN 6 KRİTER

Almanya‘nın en bilinen ve beklentisi en yüksek yarışması. Jüride yer alan uzmanlar, bilim adamları ve pedagoglar, bunda, ilk bakışta ...